Geçen hafta sonu oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçı
esnasında ve sonrasında yine üzücü hadiseler yaşandı. Hâlbuki bunların olmasını
gerektirecek hiçbir gerekçe görünmüyordu ortada. Şampiyon geçen hafta belli
olmuş, Galatasaray Saracoğlu’na şampiyon olarak gelmiş ve 14 yıldır olduğu gibi
yine Fenerbahçe galip gelmişti. Herkesin mutlu olması lazımdı ama yine ortalık
savaş alanına döndü. Maddi hasar hadi neyse, fakat gece yarısı gelen acı bir
haber işin rengini değiştirdi. Fenerbahçe taraftarı genç bir delikanlı, bir
Galatasaray taraftarı tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürülmüştü.
Sonuncusu olması için dua ettiğimiz bu cinayet ne yazık ki
ilk değil. Üstelik medyaya yansımadığı için kamuoyunun bilmedikleri de var,
onlar da sadece düştükleri yeri yakıp gittiler.
Tabii olayın ayrıntılarına çok vakıf değiliz, ancak kulüp
taraftarlığı yüzünden bir insanın canına kıymak hangi sebep ya da gerekçelerle
açıklanabilir? 20 yaşındaki bir genç muhatabına ne yapmış, ne demiş olabilir ki
–aralarında herhangi bir diyalog ya da ilişki olup olmadığını da bilmiyoruz- canından
olmuştur?
Münferit gibi görünen hadiseyi biraz eşelediğimiz zaman,
altından hayat mücadelesinde kendini yenik sayan problemli bir toplum yapısı
çıkmaktadır. Bize göre futbol ve benzeri her türlü mücadele sporu kazanılması
gereken bir savaştır. Şu ülkede futbolu sadece ya da öncelikle seyir zevki için
seyreden kaç kişi vardır? Yıllar önce Fenerbahçe Fransa’nın Bordeaux takımını,
Galatasaray da Polonya’nın Vidzew Lodz takımını elediği bir maçın (o zamanlar
bu olağanüstü bir başarıydı tabii) hemen akabinde karşılaşmışlar, tansiyonu son
derece düşük bir müsabaka olmuş, her iki takımın taraftarı da tribünde mutluluk
şarkıları söylerken televizyondaki spikeri sıkıntı basmış ve rahatsızlığı iyice
belli bir ses tonuyla “eskiden iki takım arasındaki maçlarda yer yerinden
oynardı, şimdi öyle bir şey yok” diye hayıflanmıştı.
Eğer taraflar karşılıklı olarak barış mesajları verseler,
birbirlerine jestler yapsalar, devlet de gerekli önlemleri almış olsa bu
hadiseler yaşanmaz. Ama ne olur o zaman? Hayatta mağlup olan kitleler, futbolu
galibiyet arayacakları bir alan olarak algılamazlarsa kendilerine başka ve
belki de çok daha tehlikeli mecralar arayacaklardır. Sizin anlayacağınız,
toplumun gazı futbol kanalıyla alınmakta, arada böyle bir ya da birkaç zayiat
(!) da verilmektedir. O kadar olsundu artık, çok daha büyük zararlara
uğramaktansa hem futbolun rantını devşirmek, hem dediğimiz gibi toplumun gazını
almak çok daha kârlıydı.
Eh, devletin bekası için kundaktaki kardeşlerini Cennet’e
yollayan bir gelenekten gele gele buralara geldik. Birkaç asırlık zaman
diliminde alınan mesafe bir arpa boyu sayılmaz yine de.
15.05.2013 Taraf