Trabzonspor iyi gitmiyor, son Antalyaspor maçında önceki
haftalara nazaran daha derli toplu bir futbol oynamış ve ilk dakikalarda öne
geçmiş olmasına rağmen son dakikalarda arka arkaya yediği iki golle sahadan
mağlup ayrıldı. Bu da uzun zamandır Şenol Güneş yönetimindeki takımın artık
toparlanıp çıkışa geçmesini bekleyen camianın sabrını iyice zorlamaya başladı.
Şenol Güneş’in yerinde bir başka teknik adam olsa çoktan ahır küreğiyle
kovalanırdı.
Geçen yıl bütün bir sezon “yeni kurulmuş takım” teoremiyle
idare etti Trabzonspor. Şike mağduriyeti inancı da eşsiz bir destek verdi bu
idareye. Yeni kurulmuş her takımın mutlaka kötü oynaması ve bir uyum sürecinden
geçmesi gerekmiyordu, şike meselesi de sahada mücadelesini sürdüren bir takımın
konsantrasyon eksikliğine behemehal mazeret teşkil etmiyordu ama Sadri Şener ve
Şenol Güneş’in kredileri tolerans aralığını haylice genişletti.
Bu seneye gelince artık mazeret kalmadı. Genelde Türk
futbolunun özelde Trabzonspor’un istikrarsızlıktan çok çektiği gerçeği, ister
istemez bir refleks oluşturmuştu ve Şenol Güneş’in kariyeriyle camiadaki
ağırlığı bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir sabır ve hoşgörü örneği
sergilenmesine sebep olmaya başladı. Güneş göreve başlarken Trabzonspor’un
Ferguson’u olması umut ve temenni ediliyordu birçokları tarafından. Böyle bir
şey gerçekleşirse biz de en çok sevinenlerin başında geliriz tabii. Dünya
üzerinde Ferguson gerçeğine saygı duymayan bir futbolsever mi vardır?... Amma
ve lakin bu konuda bizim kafamızda soru işaretleri mevcuttur:
Bir kere Ferguson’u üreten ortam Kuzey Avrupa’dır. Oralarda
bile bir tek Ferguson varken, güneye indiğinizde böyle bir şeyin izine dahi
rastlayamıyorsunuz. İşte Guardiola Barcelona’ya en başarılı dört yılını
yaşattıktan sonra zirvedeyken bıraktı gitti. “Ama Cruyff?” derseniz amenna, bir
itirazım olamaz. Fakat bunun için yoğun ve ısrarlı bir altyapı çalışması
başlatılmış olması lazımdır, çünkü Trabzonspor’un bünyesi itibariyle Manchester
United benzeri bir kulüp olması mümkün değildir. Kadrosunda oynattığı
futbolcularda mutlaka yeterli derecede aidiyet duygusu bulunması şartı vardır.
Yoksa dışarıdan gelenin görev süresi boyunca aldığı paranın hakkını vererek oynaması,
süresi dolunca çekip gitmesiyle yerinde oluşan boşluğu doldurmamakta, takım
uzun süre bocalamaktadır. Birkaç akşam önce bir dernek gecesinde konuşan eski
Trabzonsporlu futbolcu Hami Mandıralı “üç gol attığım bir maçta kafama ayran
şişesi atıldı” demiştir. Üç gol atan değil, üç penaltı kaçıranın bile kafasına
hiçbir şey atılmamalı ama Hami Trabzonlu olmasaydı katlanır mıydı böyle bir
muameleye?... Kaldı ki Trabzonspor taraftarı da benim “efsane yıllar sonrası
travması” dediğim sendromu atlatmış durumdadır, artık öyle saçmalıklar
yapmayacak olgunluğa erişmiştir.
Şenol Güneş’ten bir Ferguson ya da bir Cruyff çıkar mı,
yoksa hiçbir şey olmaz mı bilmiyoruz. Bunu bilmesi ve camiaya bildirmesi
gereken kulüp yönetimidir. Camianın önüne bir bilanço koymak ve gerekirse
açıklamak durumundadırlar. Halihazırda da bilanço pek parlak görünmemektedir.
07.11.2012 Taraf
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAbi kalemine yüreğine sağlık adamın hasısın.
YanıtlaSilŞenol Güneş, transfer yaparak ne bir Alex Ferguson olabilir ne de Arsen Wenger. Transfer yaparak Ancak Mourinho olma ihtimali var fakat Mourinho'nun taktik yeteneğinin yarısı bile kendisinde olmadığı için bu da zor.
YanıtlaSilŞenol Hoca'nın Ferguson olmasından önce Trabzonspor yönetiminin ManU yönetimi gibi olması lazım. Geleceği kurtarmak için bedel ödemeye hazır olması lazım. Bu bedel de yapılanmadan sonra bir müddet orta sınıfı takım olmayı kabullenip, taraftarı ikna etmektir. Tabi burada en önemli şey taraftarın bu durumu kabul etmesi olur.
Daha önce bu bedeli ödeyen ManU, Lyon, B.Dortmund gibi takımlar geleceklerini kurtarıp, örnek gösterilecek takım haline geldiler.
Selami Danışmaz