Bir kulüp iyi yönetilirse başarılı, kötü yönetilirse
başarısız olur. Mesele özünde bu kadar basittir. Başarı kavramı göreceli
olabilir, o ayrı meseledir. Trabzonspor kulübü başarılı mıdır? Bizce değildir,
o halde iyi yönetilmemektedir. Bu bir kötü niyet sonucu değildir, temelinde bir
kuşak sorunudur. Takımın başarıdan başarıya koştuğu yılların konjonktürü mazide
kalmıştır. Amma ve lakin yönetici zihniyet aynı hızla değiş(e)memiştir. Günümüzde
gelinen noktadaki başarısızlığın esas sebebi budur. (Umarız değerli okurlarımız
şike, kupa, transfer, Karabük maçı gibi konulara değil de büyük resme
baktığımızı takdir ediyorlardır)
Trabzonspor yönetimi, genel anlamda Trabzon merkezde yaşayan
ve oraya ait insanların tekelinde kalmış, bu insanlar bırakın başka
vilayetlerden olan yönetici adaylarını, Trabzon’un ilçelerini bile
dışlamışlardır. Ulaşım ve iletişimin günümüzdeki kadar gelişmiş olmadığı geçmiş
dönemlerde bu yapı muhafaza edilmiştir, ancak ebediyete akıp giden zamanda
Trabzon dışında ikinci ve üçüncü nesil Trabzonlular yetişmiş, aldıkları eğitim
ve yaşadıkları çevreler itibariyle Trabzonspor’u çok daha yüksek noktalara taşıyabilecek
vizyon ve kapasitede bir pozisyona sahip olmuşlardır. Ve artık bu insanların
Trabzonspor’da yönetimi devralmaları zamanı gelmiştir.
Konu sadece genç Trabzonlular meselesi değildir. Çünkü
Trabzonspor sadece Trabzonluların takımı değildir. Başta komşu vilayetler olmak
üzere Türkiye’nin her yerinden çok değerli Trabzonsporlular vardır. En az
Trabzonlular kadar takımlarına bağlı olan. Bu insanlarla kulübün arasında
sağlıklı ve verimli bir iletişimin kanalları behemehal inşa edilmelidir.
Trabzon merkezdeki kesimin bu tatlı iktidarı kendiliğinden
devir teslim etmesini beklemek kuşkusuz hayaldir. Bu tarihi görev, gerek
Trabzon’da gerekse gurbette yaşayan aklı selim sahibi yeni nesillere
düşmektedir. Başarıları hiç beklemediği anda kucağında bulmuş olan ve
kaybettiği zaman ne yapacağını bir türlü kestiremeyen eski nesil
Trabzonsporlulara değil, şampiyonlukları büyüklerinden peri masalı gibi
dinlediği halde Trabzonsporlu olan ve Şenol Güneş’i dünya gözüyle doya doya
izlemek bir yana, internet arşivlerinde birkaç dakikalık görüntüsünü bulunca
sevincinden havalara uçan nesillere…
Yazdıklarımızla kimseyi tahkir ve tezyif etmek istemiyoruz.
Ancak Trabzonsporlu babaların kollarından tutup maç izlemeye götürdükleri küçük
çocuklar bir şeye benzemeyen futbol ve sıkıntılı sonuçlar karşısında kendi
kendilerine “benim burada ne işim var?” diye sormaya başlarsa artık ne Şenol
Güneş’in birkaç dakikalık görüntüleri para eder ne de peri masalları…
Trabzon’daki değerli büyüklerimizin kulübün kuruluş ve renk tercihindeki
zorlukları anlatmalarını da dinleyen kalmaz. Geçenlerde topluca maç izlediğimiz
bir mekanda çocukların gözlerinde o sorunun işaretini görür gibi olduk da
tüylerimiz ürperdi çünkü.
22.08.2012 Taraf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder