Yapanlar bilir, askerde tertipçilik diye bir bela vardır.
Bazen birliğin komutanı tarafından resmen uygulanır, çoğu zaman er ve erbaşın
kendi arasında kurduğu bir düzenin adıdır. Katı kuralları vardır ve
acımasızdır. Kısaca özetlemek gerekirse, askerde en pis ve ağır işleri birliğe
en son katılanlar yapar. Askerin kıdemi arttıkça yapılan işler temizleşir ve
kolaylaşır. Hele tezkereye yakın zamanlarda asker neredeyse hiçbir iş yapmaz,
hâttâ son günlerde kendisine nöbet bile yazılmaz. Komutan eliyle tertipçilik
yoksa da bile üstler de bu olguyu bir dereceye kadar kabul ederler yani.
Tabii konu sadece iş yapmak ya da yaptırmaktan ibaret
değildir. Üst tertipler alt tertiplere büyük bir küçümseme ve aşağılamayla
bakarlar. Neredeyse nefrete varan… Bu hakkı (!) kendilerine veren tek şey,
asker ocağına birkaç ay erken gelmiş olmalarıdır.
Ancak işin içine başka faktörler girince işler birazcık
karışır. Örneğin asker ocağına üniversite mezunları gelince onları nereye
koyacaklarını tam olarak kestiremezler. Devlet onları sıfırdan başlatmamış,
birkaç adım öncelik vermiştir ama er, erbaş ve muvazzaflar bir türlü üniversite
mezunu askerleri içlerine sindiremezler, sürekli bir gerilim azala çoğala devam
eder gider.
Bu tertipçilik olgusu asker ocağında kalsa neysedir. Fakat
biz asker millet olduğumuz için olsa gerek, bu tertipçilik ruhumuza işlemiştir.
Her meslek dalında, hâttâ hayatın her alanında karşımıza çıkar. Bir mesleğe
sizden önce başlamış biri kayıtsız şartsız sizden üstündür. Yetenek,
çalışkanlık, başarı düzeyi falan filan. Hiçbirinin önemi yoktur. Yeter ki
kapıdan daha önce girmiş olun… Neden bunları yazdık? Birkaç gün önce Star
Gazetesi yazarı Yavuz Saltık, bir köşe yazısında eski gazeteci Hasan
Sarıçiçek’e bir takım eleştiriler yöneltti. Eleştiriler ağırdı, hafifti,
yerliydi yersizdi; bir şey demeyeceğim. Gerek Hasan Sarıçiçek gerekse Yavuz
Saltık bu konudaki iddialarını savunabilirler, kendi aralarında konuşup
halledebilirler. Nitekim önce şahsen telefon görüşmesi, ardından da geçen akşam
TGRT Haber’de bir programda konunun açılması üzerine canlı bağlantıyla müzakere
edildi ve karşılıklı helalleşmeyle en azından zahirde tatlıya bağlandı.
Bizim takıldığımız nokta, Hasan Sarıçiçek’in canlı
bağlantıdan önceki dakikalarda -bağlanmaya çalışan Yavuz Saltık’ın dikkatinden
kaçmış olacak- sarf ettiği bir cümle oldu. “Önüne gelen köşe yazarı olmaya
başladı” mealinde bir şey. Alın size tertipçiliğin âlâsı. Yavuz Saltık’ın
yazıları ortada, yazdıkları ortada. Bir başka gazeteci hakkında iki satır laf
edebilmek için 40 yıllık meslekten mi olmak gerekiyor acep?
Rahatsızlığımızın sebebi sadece bizim de 40 yıllık gazeteci
olmayışımız değil. Dedik ya, her alanda karşımıza çıkıyor bu illet. Okulda,
ailede, en fazla askerde, iş hayatında… Ondan sonra bizden adam çıkmıyor,
nitelikli insan yetişmiyor falan filan. Yetişmez, boşuna beklemeyin. Yetişen de
40 yıldır aynı yere çekiç vuran ustanın her halükârda kendisinden üstün
tutulmadığı yerlere kaçıyor. Önleyin bakalım beyin göçünü, önleyebilir misiniz…
02.08.2012, Taraf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder