Bir başkana “onursal” sıfatı durup dururken verilmez.
Başkanı olduğu kuruma ebediyen hayırla yad edilecek hizmetleri olmuştur ki bu
sıfat kendisine layık görülmüştür. Ancak bazı istisnai durumlarda
politik-diplomatik sebeplerle verilmiş olabilir, o politik-diplomatik şartlarda
köklü değişiklikler olursa verilen paye geri de alınabilir. Yoksa ebediyen
hayırla yad edilecek hizmetler yapmış bir başkandan sıfatın geri alınması
hiçbir hal ve şartta şık olmaz.
Bilindiği üzere bu onursal başkanlardan biri de Trabzonspor
eski başkanı Mehmet Ali Yılmaz’dır. Seksenli yılların başında kulüp maddi
açıdan hayli zor durumdayken parlak bir meteor gibi camianın orta yerine
düşmüş, önce herkesin gözleri kamaşmış, ancak çok sonraları sebep olduğu
kraterin zararının boyutları camia tarafından anlaşılabilmiştir. Anlatmaya
yazımızın boyutları yetmez, geçelim.
Bir süre önce söz konusu sıfatın eski başkandan geri
alınması için bir imza kampanyası başlatıldı. Trabzonspor Divan Kurulu Başkanlığı’na
verilmek üzere imzaya açılan dilekçede, Mehmet Ali Yılmaz’ın şike soruşturması
sürecinde gerek sahibi olduğu medya kuruluşları vasıtasıyla gerekse başka medya
organlarına yaptığı açıklamalarla kulübe zarar verdiği gerekçesiyle,
Trabzonspor tüzüğünün 62. maddesi c. bendinde geçen suçlardan dolayı onursal
başkanlıktan “ihraç” istemiyle disiplin kuruluna verilmesi isteniyordu.
Sayın eski başkan, birkaç gün önce yine bir gazeteye verdiği
röportajda, dilekçede iddia edilen tavırları (ya da suçları) aynen sergileyince
bu sefer kulübün de resmi tepkisine muhatap oldu. Kulübün yaptığı açıklamada
söz konusu ihraç talebine de atıfta bulunularak bugüne kadar gelen baskıların
sineye çekildiği, ancak son gelişmelerden sonra talebin dikkate alınıp
gereğinin yapılacağı ima edildi.
Elbette bir şahısa onursal başkan gibi ağır bir payeyi layık
gördükten sonra geri almayı düşünmek hoş bir şey değildir. Ancak gerek
başkanlığı döneminde gerekse daha sonraları sergilediği hal ve hareketleriyle
camiayı çileden çıkarmıştır. Trabzonspor camiası kendisine olağanüstü bir kredi
tanımış, kendisi bu krediyi har vurup harman savurduğu yetmiyormuş gibi kulübü
maddi-manevi çok büyük zararlara uğratmıştır. Aynı yönetim kurulunda kendisiyle
birlikte görev yapmış olan yakın arkadaşı aktör Tanju Gürsu, Trabzonspor resmi
dergisine verdiği röportajda “Yönetim kuruluna danışmadan Abdullah ve Ogün’ü
nasıl satarsın? Onları kaç paraya sattın?” diye sorduğunda “ben bilmem, git
muhasebeye sor” cevabını aldığını açıkladıktan sonra şöyle demiştir.
“Soramadım, çünkü kulübün muhasebecisi diye biri yoktu”
Trabzonspor kurumsallaşmasını tamamlamış olmaktan hâlâ uzak
olsa da şükürler olsun o günler artık geride kalmıştır. Hesap sormak diye bir
alışkanlığı bulunmayan, kötü anıları unutmaya pek meyilli olan insanımız o
zamanlar olup bitenleri unutmaya çoktan hazırdır ama sayın Yılmaz buna izin
vermemekte, yaptıkları ve yapmadıklarıyla hafızaları tazeleyip durmaktadır.
Onursal başkan sıfatını kendisinden geri almak kongrenin vereceği bir karardır.
Ancak zatı alinin camiaya bu saatten sonra yapacağı en büyük iyilik, kaptanın
kaldırması gereken şampiyonluk kupasını kaldırarak verdiği görüntünün sevimli
hatırasıyla bizi baş başa bırakması olacaktır.
19.09.2012, Taraf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder