Trabzonspor taraftarı bir yandan saha sonuçlarına üzülürken
bir yandan da temiz futbol eylemlerini sürdürüyor. Bu süreçte Trabzon ve
Trabzonspor çıkışlı değerli insanları da doğal olarak yanında görmek istiyor,
hiç değilse sözlü olarak destek bekliyor. Fakat o insanlar her zaman taraftar
gibi düşünmüyorlar. Geçen hafta Trabzonlu aydın kişi Sunay Akın ile efsane
takımın unutulmaz futbolcularından Necati Özçağlayan’ın söz ve demeçleri
taraftarın hayli canını sıktı. Sunay Akın, katıldığı bir televizyon programında
kendisine sorulan bir soru üzerine kupa için hiçbir Fenerbahçelinin kalbinin
kırılmasını istemediği mealinde ifadeler kullandı. Kelime kelime aklımda değil
ama anlam olarak böyleydi.
Necati Özçağlayan da ulusal bir gazeteye yaptığı
açıklamaların bir yerinde Trabzonspor ile Fenerbahçe’nin arasındaki gerginliğin
kendisini rahatsız ettiğini ve artık bir şekilde bitirilmesi gerektiğini
söylemiş. Sunay Akın’ın televizyonda yaptığı açıklamaların aksine bu bir yazılı
metin; yani farklı şeyler söylenmiş de olabilir, haberi yapan cımbızlama
yöntemiyle ince işçilik de çıkarmış olabilir. Bilemeyiz. Bildiğimiz, bu
söylemlerin taraftarın ruh ikliminin çok uzağına düştüğüdür.
Necati Özçağlayan’ın beyanatını içeren habere kuşkuyla
yaklaşıyoruz, bir üstteki paragrafta ifade ettiğimiz ihtiyat maddelerinden
dolayı. Ancak yine de Trabzonspor taraftarının kendisinden beklediği
açıklamalar bunlar değildir. Barış güzel şeydir, kaybedeni olmaz ama şartlar
yerine gelecek de barış olacak. Baksanıza, Türkiye iç barışa çok yaklaştı ve
inşallah artık kavuşacak. Onda da kaç denemeden sonra bu noktaya gelinebildi.
Şartlar olgunlaştı çünkü.
Sunay Akın’ı ne yazık ki Trabzonspor taraftarı bugüne kadar
fazla ciddiye aldı. Daha doğru bir ifadeyle sanatçı değil bilge gözüyle baktı.
Hâlbuki sanatçı dediğin kişiden bilim adamı tutarlılığı beklenmemeli. Sanatçı
savrulacak, yalpalayacak, kâh coşacak kâh çökecek, bazen saçmalayacak, bu arada
bir şeyler üretecek. Horonun çıkışını Trabzon’un şehir merkezinden denize inen
sokakların dik oluşuna, o dik sokaklardan aşağıya inen insanların yürüyüşüne
bağlayan da kendisiydi. Ya horonun köy kültürü olduğunu ve Trabzon merkezde
yakın zamana kadar hakir görüldüğünü bilmiyordu ya da bildiğini unutarak bir
konuda fikir yürütmüş, yürüttüğü fikri de aynen kâğıda dökmüştü.
Bu noktada yine şu “topyekûn birlik-beraberlik” yanılgısına
kavuşuyor yolumuz. Bir kesim bir konuda mücadele verirken, o konunun
ilgilendirdiği herkesin mücadelenin içinde olmasını bekliyor. Boşuna
beklemeyin, tarih böyle bir birlikteliği yazmadı bugüne kadar. “Konuyla ilgili
her kesim mücadelenin içinde olmazsa başarı mümkün değildir” diye bir şey de
yoktur. Fikir edinmek isteyen, Büyük Taarruz’daki asker sayısıyla aynı
tarihlerdeki asker kaçağı sayısını kıyaslayabilir. İlkokul çağlarında zihin
dünyamıza kazıldığı gibi Türkün ayranı kabarıp düşmanı kazma kürekle
kovalamadı.
Ne oldu peki? Bir zahmet araştırıverin. Bakın bakalım kim
ölmüş, kim nutuk söylemiş…
23.01.2013 Taraf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder