7 Kasım 2012 Çarşamba

Trabzonspor’un kararı…


Trabzonspor iyi gitmiyor, son Antalyaspor maçında önceki haftalara nazaran daha derli toplu bir futbol oynamış ve ilk dakikalarda öne geçmiş olmasına rağmen son dakikalarda arka arkaya yediği iki golle sahadan mağlup ayrıldı. Bu da uzun zamandır Şenol Güneş yönetimindeki takımın artık toparlanıp çıkışa geçmesini bekleyen camianın sabrını iyice zorlamaya başladı. Şenol Güneş’in yerinde bir başka teknik adam olsa çoktan ahır küreğiyle kovalanırdı.

Geçen yıl bütün bir sezon “yeni kurulmuş takım” teoremiyle idare etti Trabzonspor. Şike mağduriyeti inancı da eşsiz bir destek verdi bu idareye. Yeni kurulmuş her takımın mutlaka kötü oynaması ve bir uyum sürecinden geçmesi gerekmiyordu, şike meselesi de sahada mücadelesini sürdüren bir takımın konsantrasyon eksikliğine behemehal mazeret teşkil etmiyordu ama Sadri Şener ve Şenol Güneş’in kredileri tolerans aralığını haylice genişletti.

Bu seneye gelince artık mazeret kalmadı. Genelde Türk futbolunun özelde Trabzonspor’un istikrarsızlıktan çok çektiği gerçeği, ister istemez bir refleks oluşturmuştu ve Şenol Güneş’in kariyeriyle camiadaki ağırlığı bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir sabır ve hoşgörü örneği sergilenmesine sebep olmaya başladı. Güneş göreve başlarken Trabzonspor’un Ferguson’u olması umut ve temenni ediliyordu birçokları tarafından. Böyle bir şey gerçekleşirse biz de en çok sevinenlerin başında geliriz tabii. Dünya üzerinde Ferguson gerçeğine saygı duymayan bir futbolsever mi vardır?... Amma ve lakin bu konuda bizim kafamızda soru işaretleri mevcuttur:

Bir kere Ferguson’u üreten ortam Kuzey Avrupa’dır. Oralarda bile bir tek Ferguson varken, güneye indiğinizde böyle bir şeyin izine dahi rastlayamıyorsunuz. İşte Guardiola Barcelona’ya en başarılı dört yılını yaşattıktan sonra zirvedeyken bıraktı gitti. “Ama Cruyff?” derseniz amenna, bir itirazım olamaz. Fakat bunun için yoğun ve ısrarlı bir altyapı çalışması başlatılmış olması lazımdır, çünkü Trabzonspor’un bünyesi itibariyle Manchester United benzeri bir kulüp olması mümkün değildir. Kadrosunda oynattığı futbolcularda mutlaka yeterli derecede aidiyet duygusu bulunması şartı vardır. Yoksa dışarıdan gelenin görev süresi boyunca aldığı paranın hakkını vererek oynaması, süresi dolunca çekip gitmesiyle yerinde oluşan boşluğu doldurmamakta, takım uzun süre bocalamaktadır. Birkaç akşam önce bir dernek gecesinde konuşan eski Trabzonsporlu futbolcu Hami Mandıralı “üç gol attığım bir maçta kafama ayran şişesi atıldı” demiştir. Üç gol atan değil, üç penaltı kaçıranın bile kafasına hiçbir şey atılmamalı ama Hami Trabzonlu olmasaydı katlanır mıydı böyle bir muameleye?... Kaldı ki Trabzonspor taraftarı da benim “efsane yıllar sonrası travması” dediğim sendromu atlatmış durumdadır, artık öyle saçmalıklar yapmayacak olgunluğa erişmiştir.

Şenol Güneş’ten bir Ferguson ya da bir Cruyff çıkar mı, yoksa hiçbir şey olmaz mı bilmiyoruz. Bunu bilmesi ve camiaya bildirmesi gereken kulüp yönetimidir. Camianın önüne bir bilanço koymak ve gerekirse açıklamak durumundadırlar. Halihazırda da bilanço pek parlak görünmemektedir.

07.11.2012 Taraf 

3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Abi kalemine yüreğine sağlık adamın hasısın.

    YanıtlaSil
  3. Şenol Güneş, transfer yaparak ne bir Alex Ferguson olabilir ne de Arsen Wenger. Transfer yaparak Ancak Mourinho olma ihtimali var fakat Mourinho'nun taktik yeteneğinin yarısı bile kendisinde olmadığı için bu da zor.
    Şenol Hoca'nın Ferguson olmasından önce Trabzonspor yönetiminin ManU yönetimi gibi olması lazım. Geleceği kurtarmak için bedel ödemeye hazır olması lazım. Bu bedel de yapılanmadan sonra bir müddet orta sınıfı takım olmayı kabullenip, taraftarı ikna etmektir. Tabi burada en önemli şey taraftarın bu durumu kabul etmesi olur.
    Daha önce bu bedeli ödeyen ManU, Lyon, B.Dortmund gibi takımlar geleceklerini kurtarıp, örnek gösterilecek takım haline geldiler.

    Selami Danışmaz

    YanıtlaSil