16 Nisan 2013 Salı

Trabzonspor Trabzon’un her şeyi midir?


Trabzon ile Trabzonspor’un ilişkisi tartışma konusu olduğu zamanlarda bazen şu minvalde görüşler ileri sürülür: “Trabzonspor olmasa kimse Trabzon’un yerini bilmez, Trabzonspor Trabzon’un en önemli kurumudur, hâttâ Trabzonspor olmasa hava raporlarında Trabzon’un adı bile geçmez

Bu ve benzeri lafları, Trabzon ismi geçince otomatına basılmış gibi “ha uşak ha!” diyen herhangi bir yurdum insanı söylese o kadar önemsemeyeceğiz ama Trabzon adına kalem oynatan, kafa yorduğunu iddia eden, ne kadar eski Trabzonlu olduğunu ikide bir muhataplarının gözüne sokan değerli hemşehrilerimiz sarf edince olmuyor. Trabzonspor, geçmiş günün birinde uzay boşluğunun bilinmeyen bir yerlerinden kopup gelerek Trabzon şehrine düşmüş bir meteor değil,  şehrin binlerce yıllık tarihinde oluşmuş kültürün bir ürünüdür. Geçen yüzyılın başında Trabzon’da çalınan piyanonun, operada söylenen aryanın, denizden çekilen ağların, çeşme başında çalınan kemençenin, yaylada tepilen horonun, köyde pişirilen bazlamanın sonucu ve meyvesidir Trabzonspor. Anadolu deyince aklına Üsküdar ile Kadıköy’den gayrısı gelmeyen eski bir İstanbul kalecisinin zırvaladığı gibi 15 tane kaliteli futbolcu rast gele bir araya gelmiş ve başarılı olmuş değildir.

Şu sorulabilir:

Madem Trabzon tarih, kültür ve sanat şehridir; bu kültürün temsilcileri nerededir? Şehrin futbol ve Trabzonspor ile yatıp kalktığı, camia dışında herkesin şehri Trabzonspor ile tanıdığı yanlış mıdır?

Yanlış ve eksiktir. Bir kere sevgili yurdum insanı, Trabzon bir yana kaç şehrin yerini haritada tam olarak bilmektedir? Sonra Trabzonlu sanatçı (şair, ressam, müzisyen) sayısının şaşırtıcı rakamlarda olduğu bilinmiyorsa, bu toplumun sanatçı tanımının ciddi anlamda problemli olması ve bu coğrafyada sanat ile sanatçıya yeterli değerin verilmemesiyle alakalı bir şeydir. Trabzon tarih boyunca iddialı bir şehir olmuştur, iddiasını da popüler bir alanda yani futbolda yaptığı çıkışla ortaya koymuştur.

Trabzonlu aydınlar, önce Trabzonspor’a burun kıvırmaktan vazgeçmelidirler. Trabzonspor’un kendi başına bir şeyi engellediği yoktur. Ancak şöyle bir şey vardır: Şehrin futbol dışı alanlarda hamle yapması, daha müreffeh ve sosyo-kültürel anlamda daha iyi bir pozisyona gelmesi doğrudan ya da dolaylı olarak Trabzonspor’a da ciddi manada fayda sağlayacaktır. Bu karşılıklı bir sebep-sonuç ilişkisidir.

Toprağa bakarsanız, doğal gübreyle beslerseniz, muhtemel don olaylarına karşı tedbir alırsanız, tarla da size bol ve kaliteli ürün verir. “Yabani hayvanlar saldırıp talan ediyorlar” mı dediniz? Kusura bakmayın da bu yeni bir şey değil ki. Aklınız var, izanınız var. Tedbirinizi alın, mahsulünüzü korumanın yolunu bulun bir zahmet. Başkaları buldular ve sahil-i selamete çıktılar. Futboldan örnek bulamıyorsanız, futbol dışına bakın. Orada fazlasıyla göreceksiniz. 

17.04.2013 Taraf

10 Nisan 2013 Çarşamba

Ünal Aysal’ın unutmak istediği şey…

Olaylı Mersin İdman Yurdu maçından hemen sonra Galatasaray başkanı Ünal Aysal imzasıyla bir açıklama yapıldı. Kullanılan ifadeler sert olduğu kadar enteresandı da. Aceleyle mi kaleme alındı, ne oldu bilmiyoruz ama örneğin bir yerde şöyle bir cümle geçiyor:

“Tüm spor kamuoyu hissetmekte ve bilmektedir ki, artık unutmak istediğimiz çok yakın bir geçmişte kapalı kapılar ardında ve masa başında bugüne kadar birçok organizasyon yapılmış, bunu uygulamak üzere belli isimler görevlendirilmiş ve bu gayretler birçok kez de maalesef başarıya ulaşmıştır.”

Bir dakika. Sayın Aysal acaba neyi ve niye unutmak istiyor? Unutunca ne oluyor? Cümlenin geri kalanında tasvir edilen vehamete bakılırsa bu pek de öyle unutulacak bir şeye benzemiyor. Unutulduğu takdirde kendi kendine iyileşecek ya da bir daha tekerrür etmeyecek bir şeye hiç benzemiyor. Neyse, devam edelim bakalım:

Eşit rekabet ve adaletli yönetimler üzerine kurulmuş bir lige milyarlarca liralık yatırım yapan kulüpler, sponsorlar ve her şeyden önemlisi hayatının önemli bir bölümünü bu spora adamış futbolseverler için, OYUNUN ADALETSİZ OLDUĞU endişesinin ortaya çıkması, gerekli tedbirler derhal ve gecikmeden alınmaz ise, bütün spor sektörünü tehdit eder boyuta ulaşmak riski ile karşı karşıyadır.

Konuşmasındaki nezaheti görünce önümü ilikleyesim gelen sayın başkanın bu sözlerin altına imza atmış olduğuna inanmakta zorlanıyorum. Futbolsever için “OYUNUN ADALETSİZ OLDUĞU endişesi” yeni mi ortaya çıktı? Sayın Aysal o unutmak istediği yakın geçmişte neden bu tedbirleri gerekli görmedi de unutmayı tercih etti? Galatasaray geçen yıl şampiyon olmasaydı yine unutmak isteyecek miydi? Yok yok, Sayın Başkan son iki yılda olup bitenlerden tamamen bihaber olamaz, mümkün değil. O halde sanırım tecahül-i arif filan yapıyor. “Gerekli tedbirler” alınmakta çok gecikmiş olunmasın ayrıca? Baksanıza, Orduspor başkanı Nedim Türkmen herkesin ismini bildiği bir şahsın ortak dostları aracılığıyla takımını küme düşürmekle tehdit ettiğini iddia ediyor. 

Ne yazık ki bu coğrafyanın tercihi hemen her zaman “unutmak”tan yana olmuştur. O yüzden başımız dertten kurtulmuyor, kimse kusura bakmasın. Açıklamadan öyle anlaşılıyor ki Mersin İdman Yurdu maçı istedikleri gibi geçseydi hiç de hafızasını zorlamak zahmetinde bulunmayacaktı sayın başkan. Geçen yıl da Fatih Terim lig bitince bir şeyler söyleyecekti ama şampiyon olunca o da ne diyeceğini unutmayı tercih etti herhalde.

Sayın Aysal’ın derhal ve gecikmeden alınmasını ikaz ettiği gerekli tedbirler, Galatasaray kulübü gerekli iradeyi ortaya koysaydı çoktan alınır, yazının devamında altını çizdiği Türk futbolunun marka değerinin sıfırlanma tehlikesi pekâlâ bertaraf edilebilirdi. Fakat onlar tercihlerini tescil edilmemiş bir şampiyonluğun sahibi kadroyu yağmalamayı ve işlerine bakmayı tercih ettiler.

Şimdi de geleneksel şampiyonluk itiş kakışları başladı. Her şey unutulacak, Türkiye nefesini tutup son düdüğe kadar bu mücadeleyi seyredecek, raitingler ve tirajlar gelecek, biri “mutlu son”a ulaşacak, diğeri yarından tezi yok bomba transferler için kolları sıvayacak. Bu devran böyle dönüp gidecek. Bakalım nereye kadar…

10.04.2013 Taraf