18 Temmuz 2012 Çarşamba

Trabzonspor bir karar vermelidir


Trabzonspor’un bazı ciddi problemleri var. Bunlar transfer zamanında iyice ortaya çıkıyor, daha bir kendilerini gösteriyorlar. Kadrosunda bulunan kaliteli bir futbolcu tercih yapacağı zaman İstanbul’u seçiyor, Trabzon’da kalması şaşırtıcı bulunuyor. Bu tabii Trabzonspor’un kendi bünyesinde yetiştirmeyip, dışarıdan aldığı futbolcular için söz konusu oluyor. Kendi yetiştirdiği futbolcular eğer kulüp razı olmazsa kolay kolay İstanbul’a gitmiyorlar.

Gitmiyorlar ama hem onların hem de kulübün analarından emdikleri süt burunlarından geliyor. Medyada her gün bir takıma transfer olacakları haberleri dolup taşıyor. Yalanlıyorlar, ertesi günü hiçbir şey olmamış gibi aynı haberler devam ediyor. Belli ki kapalı kapılar ardında kendilerini ikna etmek için bin türlü çaba da gösteriliyor.

Transfer bir realite. Birileri gelecek, birileri gidecek. Birileri belki daha fazla kalacak, birileri daha az... Özellikle son iki yılda İstanbul’a giden Egemen, Selçuk, Engin, Toulouse aktarmalı da olsa Umut ve en son Burak... Hepsi de görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışarak sürelerini tamamladılar ve ayrıldılar. Normalde bir problem yok ve olmaması da gerekiyor.

Ancak Trabzonsporlular kendi kulüpleri yerine İstanbul’u tercih eden futbolculara çok içerliyor ve bunu bir tür hakaret olarak algılıyorlar. Sonra kendi aralarında tartışmaya başlıyorlar. Kimi gerçekçi olmaya çalışıp “Kalmazlar tabii. Trabzon’da sosyal hayat mı var?” düşüncesinden hareket ediyor. Kimi aksini savunuyor ve yıllarca kalan bazı kaliteli futbolcuları öne sürüyor. Tartışmalar Trabzonspor’u İstanbul’a taşımak fikrine kadar gidiyor.

Trabzonspor artık bir karar vermeli ve uygulamalıdır. Camianın bu gidişlere tepkisi, yerlerine aynı ya da daha yüksek kalitede futbolcu getirilebileceğinden emin olamayışındandır.

Trabzonspor ya gidenin yerini dolduracak bir transfer pratiği geliştirecek ya da kadrosunda barındırdığı futbolculardan daha fazla istifade etmenin yollarını bulacaktır. Geçmiş yıllarda bu problemin üstesinden gelinebiliyordu, çünkü kadronun ağırlığını Trabzonsporlu (Trabzonlu değil, Trabzonsporlu) futbolcular oluşturuyordu ve kulüpte bir Trabzonsporluluk ruhu hâkimdi. Dışarıdan gelenler de bu ruha adapte oluyorlardı ister istemez. Eskilerden Ali Yavuz, İskender Gönen, daha sonraları Ünal Karaman, Abdullah Ercan ve Tolunay Kafkas bunun en canlı örnekleridir. Böyle bir kulüp ruhu oluşturduğunuz zaman değil başka şehirden, başka ülkeden bir futbolcunuz bile rakip takıma gitmeyi aklının ucundan geçirmez. O zaman ne profesyonelliğin esamesi okunur ne de şehirler arasındaki sosyal yaşam farkı...

Sosyal yaşam demişken iki satır da şu meşhur illüzyondan bahsedelim. Trabzon öyle topluma ezberletildiği gibi küçük ve şirin bir Anadolu şehri değildir. İstanbul’dan bile daha eski bir şehirden ve kökleri yerin yedi kat dibine kadar uzanan bir kültürden bahsediyoruz. Hacim olarak baktığınızda ise Avrupa’nın birçok babayiğit takımına ev sahipliği yapan şehirlerden aşağı kalmaz. İstanbul’a transfer olan futbolcuların Trabzonspor’da oynarken zaten serbest zamanlarının çoğunu İstanbul’da geçirdiklerini biliyoruz. O sosyal hayatın fakirliği, küçük ve şirin bir Anadolu şehri masalları bir zamanlar beş ayrı dilde gazete basılan bir şehrin insanını aşağılık kompleksine sokmak için yapılan psikolojik savaşların parçasından başka bir şey değildir.

18.07.2012, Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder