4 Temmuz 2012 Çarşamba

Güzellikle değişmezseniz zorla değiş(tiril)irsiniz


Birçok tarihçiye göre, Osmanlı İmparatorluğu çağın değişen şartlarına ayak uyduramadığı için yıkılmıştır. Bunu bir çoğu söyler de; hamasetten ve ihanet edebiyatından uzak, sağlıklı değerlendirme ve analizleri pek az tarihçi yapar. İşte o tarihçiler, Osmanlı’nın muhtelif bölgelerinde çıkan isyanlara karşı Osmanlı’yı yönetenlerin “böyle bir şeyin aslında olmaması gerektiği” şeklinde bir düşünceyle yaklaştıklarını ifade ederler. Yönetici kadrolar isyanların neden çıktığını anlamaya ve çözüm bulmaya çalışacağına “bastırma” yolunu tercih etmişler ve koca imparatorluk Titanic’in batması gibi ağır ağır çökmüş.

Tabii rejimler değişse de zihniyetler kolay değişmiyor. Türkiye’yi yönetenlere kalsa çok partili sisteme de geçmeyecek ya da çok daha sonraları geçebilecektik herhalde. Futbolda da bir düzen vardı. Fatih Uraz’ın 25.05.2012’de yazdığı “Futbolun ölüp bittiği yok” başlıklı yazıda anlattığı tüyler ürpertici hadiseler çok önemliydi, ben ilk kez yazılı medyada böyle bir ifşaatla karşılaşıyordum. Ben de 2011 baharında, yani 3 temmuz sürecine aylar varken yine bu köşede bazı yazılar yazıp, konjonktürün büyük bir hızla değiştiğini, Türkiye’deki futbol düzeninin de bu şekilde sürüp gitmeyeceğini vurgulamıştım. Gitmesi mümkün değildi.

Şimdi beklediğimiz değişim yaşanıyor ve her değişim gibi bu da sancılı gerçekleşiyor. Kabul etmeyen ancak komik olur. Yeni dönemde, eski dönemin aktörleri, yardımcı oyuncuları ve seyircileri pozisyon almalıdırlar. Geri dönüş olmayacak. Rio borsasında bir broker hapşırınca İMKB’nin nezle olduğu bir zamanda böyle bir şey mümkün değil artık. Burada en büyük görev seyirciye, bir başka ifadeyle müşteriye düşüyor. Zaten o yüz yıldır kendisine kakalanıp duran çürük çarık mala isyan etseydi bu değişim çoktan yaşanırdı. Mecbur değillerdi, yöneticileri parayı basıp Avrupa gol kralını getirdikten sonra aynı kıtanın sıradan bir takımına elenip gitmeye katlanmaya. Neden sorgulamadılar bu çarpıklığı? “Ezeli rakipleri” yenmekle, onlarla didişip durmakla bütün problemler halloluyor muydu? Ne kadar sürerdi
bu gölge tiyatrosu? Sürmezdi.

Siz sürüp gitmeyeceğini görmeseniz de, iç ve dış dinamikler dönüşüm ve değişimi getirip önünüze dikiyor, kendi iradenizle yapmadığınızı size zorla yaptırıyordu. Yukarıda verdiğimiz tarihi örneklerde olduğu gibi.

Süreç önümüzdeki günlerde nasıl bir seyir takip eder, tam olarak bilmiyoruz. Fakat artık tünelin ucundaki ışık görülmüştür. Birçok alanda dünyada söz sahibi olan, olma yolunda koşar adım ilerleyen Türkiye, futbolda da yukarılara tırmanacaktır. Başta büyükler olmak üzere futbol kulüplerimiz daha aklı başında ve profesyonel yönetimlere kavuşacak, uluslararası platformda daha başarılı sonuçlar alacak ve bu kötü günler tatsız hatıralar olarak anılacaktır. “Yeniköy kasabı” diye aşağılanan bir futbol adamının erişilmesi neredeyse imkansız bir başarıya imza atmış olması, futbolda ne kadar traji-komik bir durumda olduğumuzu göstermiyor mu? Bugün o sıfatı yakıştıranları tükürük hokkasına çevirmek kolay. İşin düşündürücü tarafı, futboldan anladığını düşünen kaç kişi itiraz etmişti o sıfata?

04.07.2012 Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder