Trabzonspor camiasında şu anda korkunç bir düşünce hâkim:
“Sistem” Trabzonspor’u küme düşme hattına kadar indirecek, sonra güya
kurtaracak, böylece bir tür ödeşme sağlanacak. Yani “Fenerbahçe’yi düşürmedik
ama bakın sizi de kurtardık, hadi öpüşün de barışın” diyecek. Daha ileri gidip,
Trabzonspor’un küme düşürüleceğini iddia edenler de mevcut.
Sanırım kimsenin rahatlıkla “kesinlikle olamaz” diyemeyeceği
ve bir Avrupalıya anlatsanız küçük dilini yutacağı bir şeye, bu kadar kolay
inanılmasında ciddi bir sorun görmüyor musunuz siz de benim gibi? Bir ülkede
insanlarda adalet duygusu bu kadar hırpalanmışsa o ülkenin hali nicedir?
Bu topraklarda -ne mutlu ki- Güneydoğu sorunu bitmek
üzereyken, şimdi de Kuzeydoğu sorunu mu çıkarılmak isteniyor acep? Yoksa taa Osmanlı’nın
son demlerinde İstanbul düşman tehdidi altındayken, durumdan vazife çıkararak
gönüllü alay kurup İstanbul’u korumaya gelen insanlar için “nasılsa bunlar
isyan filan edip zarar vermez, çok çok da damarlarına fazlaca basarsak biraz
taşkınlık yaparlar o kadar. Vuralım enselerine lokmalarını alalım” mı diyorlar?
Yeterince açık yazamamış olabiliriz. Biz yazının başında
sözünü ettiğimiz düşünceye katılıp katılmamaktan ziyade, halkta böyle bir
düşüncenin bu kadar kolay hâkim olabilmesinde problem olduğunu düşünüyoruz.
“Amma da büyüttün. Altı üstü bir top meselesi” diyecek bir Taraf okuru herhalde
yoktur ama biz yine de futbolun sosyal bir ayna olduğunu hatırlatalım. Birçok
ülke gibi Türkiye’nin de metabolizmasını futbol üzerinden okumak mümkün. Toplum
hayatının hiçbir alanında olmayan adalet duygusu futbolda da olmuyor.
Futbolu düzelterek toplum hayatının tamamına çeki düzen
verilmesi mümkün değil, ancak futbolda adalet tesis edilebilirse o zaman aynaya
bakanın halini görüp de utanması, kendini bir nebze olsun hizaya sokması
gerçekleşebilir.
Trabzonsporlular, kendilerini yakın zamana kadar ülkenin
birinci sınıf vatandaşı zannettikleri için hâlihazırda büyük bir kafa
karışıklığı yaşamaktadırlar. Önce azınlık muamelesi gördüklerini kabul ve idrak
ederek bunun üzerine stratejiler üretip geliştirmelidirler. Bu konuda da
bilinçlenmenin başladığını düşünüyoruz. 1 Ocak 2012’de Taksim’de eylem yapmak
için günlerce hazırlık yaptıktan sonra “yetkililer” tarafından buna izin
verilmeyince birçok kimsenin kafasına dank etti. Neredeyse birinci yılını
dolduracak olan temiz futbol eylemleri de bu farkına varmanın getirdiği
arayışların bir ürünü bize göre.
Mesele üstü örtülü bir sınıf mücadelesi midir yoksa –tabiri
pek sevmesek de- Türkiye üzerinde oynanan oyunlardan biri biterken öbürü mü
başlamaktadır bilmiyoruz. Ama basit bir teneke inatlaşması olmadığı açıktır.
100 yıl önce o günün şartlarında 1000 kilometre tepip payitahtı korumaya gönüllü
giden insanların hassasiyetlerinin aynen yaşadığını görüyoruz, biliyoruz. Bu
hassasiyeti suistimal etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Bir şey daha… Sosyolojide determinizm sökmez. Ne kadar körü
körüne vatan millet aşkıyla yanarlarsa yansınlar, bir kesimin üstüne çok fazla
gidilirse ne tarafa patlayacağı hiç belli olmaz.
20.02.2013 Taraf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder