15 Şubat 2012 Çarşamba

Futbol olmasa(ydı)?..


Eskiden entelektüel sol kesim, tıpkı dindarlar gibi futbolla pek hoşlaşmazdı. Son zamanlarda bu durum hayli değişmiş, zikrettiğimiz kesimlerin tavırları hayli yumuşamış olsa da yine de birtakım tartışmalar belli çizgiler üzerinden devam ediyor.

Bu meselede, Trabzon şehri ve Trabzonspor kulübü çok tipik bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Dört büyük kulüpten üçünün kulüp binaları İstanbul’da bulunmasına rağmen yalnızca bir şehirle özdeşleşmiş değiller, dolayısıyla bu konu minvalinde onların üzerinden bir şehir-kulüp analizi yapmak pek de sağlıklı görünmüyor.

Trabzon dışında Bursa için bir şehir-kulüp bütünleşmesinden söz edebiliriz, ancak elimizde Bursa hakkında yeterli veri yok ne yazık ki. Şimdilik yakından tanıdığımız Trabzon üzerine haddimiz olmayarak da olsa boy boylayalım, soy soylayalım.

Ne zaman Trabzon hakkında sosyal, kültürel, ekonomik, eğitsel anlamda bir tartışma olsa söz bir yerden Trabzonspor’a gelir, futbola ve kulübe olan tutkunun şehrin bütün enerjisini çekip tükettiğinden şikâyet edilir. Birkaç yıl önce İstanbul’da Trabzon’un eğitim sorunlarıyla ilgili bir panele izleyici sıfatıyla gitmiştim. Panelin tarihi aylar öncesinden belirlendiği, lig maçlarının gün ve saati de sadece birkaç hafta önce belli olduğu için Trabzonspor’un bir maçıyla panelin saati çakışmış ve doğal olarak katılım son derece kısıtlı kalmıştı. Panelde konuşan bilim insanları da bu durum karşısında veryansın etmiş, Trabzon hakkında bu kadar önemli bir organizasyon varken maçı tercih eden “güruh”a demediklerini bırakmamışlardı. Ne bir çözüm önermişler ne de çözüme giden yolları göstermişlerdi. Trabzon’la ilgili eğitim amaçlı bir etkinlik düzenliyorsunuz ve Trabzonluların büyük çoğunluğunu yaptığınız şeyin önemini anlamamakla suçluyor, hepsini birden çöpe atıyorsunuz.

Yani hastalığı teşhis ve tedavi amacıyla yola çıkıyorsunuz, hastayı yerinde bulamıyorsunuz. Hasta tam da rahatsızlığından kaynaklanan bir bağımlılık nedeniyle başka bir yere gitmiş. Bu da hastalığın bir parçası. Siz de “ben tedavi etmeye geldim ama hasta bunun önemini kavramaktan çok uzak. Ne hali varsa görsün” deyip geri dönüyorsunuz.

Önce önemli bir ayrıntının altını çizelim: “Trabzonspor olmasaydı Trabzon olmazdı, şehrin yerini kimse bilmezdi, takım şehrin en önemli varlığıdır” gibi düşüncelere asla katılmıyoruz. Trabzon binlerce yıllık bir şehirdir, futbol olmasa şehrin potansiyeli başka bir varlık üretecekti. Ancak gelgelelim,Trabzonspor bir realitedir. Bu realiteyi yok sayarak, küçümseyerek Trabzon’la ilgili hiçbir şey yapamazsınız, hiçbir yere varamazsınız. Hele Trabzonspor’u ortadan kaldırmanız gibi bir ihtimalin dile getirilmesi bile zaman kaybıdır. En akıllıca tavır, Trabzonspor’dan şehre nasıl fayda devşirebiliriz sorusunun cevabını aramak olmalıdır.

Meselenin bir başka boyutu, acaba futbolun oynandığı başka ülkelerde durum nasıldır? Futbol sadece geri kalmış ülkelerin tutkusudur da onların aklını başından mı almıştır? Avrupa’nın ultra modern ülkelerine baktığımızda görüyoruz ki, statlardaki ortalama seyirci sayısı bizden çok daha fazla. Bırakın şu bizim de hayranlıkla izlediğimiz takımların maçlarını, Kemal Belgin’in deyişiyle ligde 16. ile 18. oynuyor, tribünlerde 40 bin seyirci. Eee? Acaba Barselona’da, Madrid’de, Milano’da, Torino’da, Londra’da insanların enerjisini çekip almıyor mu bu futbol denen kara delik? Hadi biz geri kalmış bir ülkeyiz, iyi eğitim almış Batı Avrupalıya ne oluyor? Oralarda insanlar tiyatroyu, operayı, resim sergisini, paneli, sempozyumu bırakıp maça mı gidiyorlar? Bu da doğru bir teşhis değil. Yıllar önce öğrendiğim bir istatistikte, İngiltere’de yıllık toplam tiyatro seyircisinin tribün seyircisinden iki milyon daha fazla olduğu ifade ediliyordu.

Aynı kişiler hem maça hem tiyatroya mı gidiyorlar, yoksa iki farklı kitle mi söz konusudur bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey var: Ne Trabzon’da ve dolayısıyla Türkiye’de ne de dünyada mümkün olsa da futbol ortadan kaldırılsa, futbol tutkunları sadece ve hep birlikte operaya, tiyatroya, sergiye hücum edecekler, yine kendilerine futbol benzeri bir meşgale bulacaklardır. Futbol bir cinnet değildir, sosyal bir ihtiyaca cevap verir. Bu, tarihin ve dünyanın her noktasında böyledir, öyle görünüyor ki öyle olmaya da devam edecektir. Futbolun olmadığı yerlerde de başka şeyler vardır. Trabzon gibi kendine has bölgelerde yapılması gereken de futboldan sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan fayda sağlamaya çalışmaktır.

15.02.2012, Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder