8 Şubat 2012 Çarşamba

Hiç play-off’a girenle girmeyen bir olur mu (!)


Garip bir sezon yaşıyoruz. Belki de Türkiye futbol tarihinin en garip sezonunu. Bir yandan Lig devam ediyor, öte yandan 3 Temmuz süreci. Biz pir-i fanilerin anlayamadığı şey, ortaya dökülen bunca tape, mape, kayıt filan falan delil midir değil midir? Delilse suçlular neden cezalandırılmıyor? Değilse neden tutuklular serbest bırakılmıyor? Sezon devam ediyor, maçlar oynanıyor, sonunda ne olacağını kimse bilmiyor. Belki çok özel birileri biliyor ama biz de onların ne bildiğini bilmiyoruz.

Mehmet Demirkol der ki, “Eğer Fenerbahçe şu an liderliğe oynamayıp 12-13. sırada olsaydı, çoktan gereği düşünülmüştü. Açık konuşmak gerekirse play-off’un içinden bir takımı alıp düşürmek çok zor bir şey”. Böylelikle değerli yorumcu, Fenerbahçe’nin eninde sonunda küme düşürüleceğini ya da düşürülmesi gerektiğini zımnen kabul ve ifşa ediyor. Yani Fenerbahçe’nin düşürülmesi gerekiyor, olması gereken bu, ancak Lig’de iyi durumda olduğu için bu karar alınamıyor.

Aklıma 30 sene önce vuku bulan bir hadise geldi. Bugün ismini herkesin bildiği bir ünlü, o zaman kendisini çapkınlık yaparken görüntüleyen bir muhabiri fena benzetmiş, ağzını burnunu kırdıktan sonra mahkemeye çıkmış, sonra serbest bırakılmıştı. Basına yapılan açıklamada serbest bırakılmasının gerekçelerinden biri de “iyi bir aileye mensup olması” sayılmış ve bu gerekçe de benim fena halde dikkatimi çekmişti. İyi bir aileye mensup olmak da ne demek oluyordu? Vatandaşın dövdüğü gazeteci komaya girmiş, uzun süre hastanede yatmıştı. Ölebilirdi bile. (Vatandaş sonradan bir süre içeride yattı, öyküyü çarpıtmış olmayalım.)

Anlaşılır gibi değil doğrusu. Bu ülkede hikâyeyi bilen herkes Fatih Sultan Mehmet’in yanlış bir kararla elini kestiği gayrı-Müslim vatandaşın kendisini mahkemeye vermesi sonucu yargılandığını ve suçlu bulunarak mahkûm edildiğini gururla anlatır. Hikâyenin gerçek olup olmaması bile önemli değil, demek ki bu toplum bunu onaylıyor ki örnek olay olarak anlatıyor. Eee? Nasıl oluyor da günümüzde bırakın padişahı, iyi bir ailenin çocuğu olmak adalet önünde birtakım ayrıcalıklara sahip olmaya yetip de artıyor?

Hâl böyle olunca, sürecin işleyiş biçimine hiç şaşırmamak lazım. Hâlbuki adaletin olmadığı hiçbir düzen uzun müddet ayakta kalamaz. Bu cümle fazla basmakalıp gelebilir, ancak gerçeğin ta kendisidir ve bizim gibi gerçeklerle hayallerini birbirine fazlaca karıştıran, dolayısıyla adalet çizgisinden sıkça ayrılan insanların yaşadığı ülkelerde ne kadar söylense yeridir. 

Sürecin başından beri meseleye konjonktürel açıdan baktığım için sonuçtan bir kuşkum yok. Eğer yasal mekanizma kanırtılarak adaletsiz (aynı zamanda günümüz konjonktürüne aykırı) bir karar alınırsa, bu elbisenin dikişlerinin çok geçmeden patlayacağı kanaatindeyim. Öyle bir şey olursa, Türkiye futbolu asıl o yüzden büyük yara alır. Kendi takımından önce ülke futbolunun menfaatlerini önemseyenler bu gerçeği gözardı etmemeli. Yok, artık herkes kendi kulübünün menfaatlerini önceliyor, gerisini iplemiyorsa, o zaman benim de yapabileceğim bir şey bulunmuyor. Avrupa’da artık her birimizin bir takımı var nasıl olsa. Olmayanların da bu gidişle olacak. Zamanında şehrimizin takımını boşverip İstanbul takımlarını tuttuğumuz gibi şimdi de onları tutarız. Artık milli sınırların da eskisi kadar önemi yok bilindiği gibi. Kimse “Türk takımını bırakıp yabancıları nasıl tutarsın” diye hesap da soramayacak. O halde hiç boşu boşuna endişelenmeye gerek yok demektir.

08.02.2012, Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder