9 Ağustos 2012 Perşembe

Transfer hafakanları…


Transfer zamanı beni hafakanlar basıyor. Zorla değil ya, birilerinin yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği, gözü gibi bakıp yetiştirdiği futbolcusunu başka birilerinin gelip parayı bastırarak çekip almasını, hazıra konmasını bir türlü benimseyemedim. Hele aşağıdaki örnekteki gibi olunca insan zıvanadan çıkıyor.

Ercan Güven, 10.01.2009 tarihinde “Yusuf’un transferi, sistemin özeti!..” başlıklı bir yazı yazmıştı. O sezon Trabzonspor ara transferde Yusuf Şimşek’i transfer etmek istemiş, transfer bitti derken birden bire devreye Beşiktaş girmiş ve adı geçen futbolcuyu kadrosuna katıvermişti. Ercan Güven de bu durumu “Beşiktaş Trabzonspor’u ekarte etmiştir” diye yorumlamış, daha koca bir 2. yarı olmasına rağmen Trabzonspor’un şampiyonluk şansının kalmadığını açıkça söylemişti. Çünkü Trabzonspor teknik direktörü takviye ihtiyacı olduğunu beyan etmiş, sizden daha güçlü bir rakip transferini düşündüğünüz futbolcuyu önünüzden çekip almış, sizi bir omuz darbesiyle aşağılamış ve dertlerinizle baş başa bırakmıştır. İstediği takviye yapılamayan teknik adam da görevinin başındadır, yerine adam istenen futbolcu da yine takımdadır. Her zaman daha fazlasını isteyen kalabalıklar da tribündedir.

Ercan Güven’in son paragrafını aynen alıyorum:

Bir futbolcunun rakibine çalım atması sağa bırakıp soldan kaçması, teknik direktörün rakip orta sahayı üzerine çekip takımına uzun toplarla gol aratması ne kadar “aldatmaysa, komploysa, ayıpsa”, bu da o kadar...
Futbolun kuralları böyle yazılmış. Rekabetin içinde “iyi futbolcuyu alma” rekabeti de var, “rakibin silahını ele geçirme” taktiği de... Kaynakları bol olanın dizginleri tutma gerçeği de.
Paran azsa, zekanı zorlayacaksın.
Dert yanıyorsan, belli ki kayıptasın.
Trabzonspor Başkanı Şener, “Beşiktaş kendisine yakışanı yaptı” derken “etik eleştiri” getirmeye çalışıyor rakibine.
Ev alıyorsanız, arsaya yatırım yapıyorsanız, son anda komşunuzun çıkıp daha yüksek para vermesi “etik bağlamda” tartışılabilir tabii. Ancak, bir fabrika kuruyorsanız ve rakip fabrikanın yöneticilerini transfer etmek istiyorsanız bunun adı bilinçli ve akıllı yatırımdır.
İşin içinde para varsa, sonuçta tüm kulüpler şampiyonluğu hem taraftarlarını sevindirmek hem de daha büyüyüp bol gelire kavuşmak için istiyorsa... Parayı bastırıp malzemenin iyisini almak veya parayı bastırıp rakibinin tekerine çomak sokmaktan doğal bir şey var mı?
Ne dediniz; “ayıba ortak mı oldum”?..
Bana ne, ben mi soktum futbola parayı.”

****

Ev ve arsa alırken komşunuz devreye girip yüksek para veriyorsa “etik bağlamda” tartışılabilir ama fabrika ve transfer işinde bunun adı bilinçli ve akıllı yatırım… Trabzonspor’un önünde iki yol vardır. Ya bir şekilde bütçesini rakipleri kadar büyütüp onun bunun yetiştirdiği futbolculara -af buyrun- salça olmak ve bunu büyüklük kabul etmek; ikincisi ne yapıp edip kendi fabrikasını kurup bir an önce üretime başlamak. Böyle hem kel hem fodul misali olmuyor çünkü. Ne üretebiliyorsun ne de satın alabiliyorsun. Kibrinden dolayı “büyüklük bunun neresinde?” diye de soramıyorsun. 

09.08.2012 Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder