3 Ekim 2012 Çarşamba

Bir yazı yazdım, hiçbir şey değişmedi…


Yazmaya ilk başladığım zamanlar, bir makaleyle birçok şeyi değiştirebileceğimi sanmıştım. Belki de herkesi kendim gibi sanıyordum, çünkü benim çok etkilendiğim yazılar vardı ve o yazıları okuyunca hayata bakışım değişebiliyordu.

Çok geçmeden bu saflıktan kurtuldum şükürler olsun. Belki öylesi daha iyiydi, yazar çizer takımı o zaman yazacak bir şey bulamazdı herhalde. Yazım bir nevi tekrar yazısı olacak da, onun için zemin hazırlıyorum fark ettiğiniz gibi.

Trabzonspor’da saha içinde işler pek de yolunda gidiyor gibi görünmüyor. Ancak bizim iddialı olduğumuz ve kalem oynattığımız alan orası değil, dolayısıyla zeminin hali dışında fazla kurcalamayacağız. Zeminin hali dediğimiz konu malûm, Avni Aker’in çimleri berbat durumda. Halbuki daha geçen sene bu zemin yenilenmiş ve bildiğimiz kadarıyla çuval dolusu para ödenmişti. Zaten kulüpte gelirler artalı beri “nasılsa su geliyor, değirmen dönüyor” zihniyeti hakim oldu gidiyor. Bu ülkede bir avuç mutlu azınlığın dışında hiç kimsenin hayatı boyunca göremeyeceği bir parayı verip zemin yaptırıyorsunuz, aradan yaz mevsimi gelip geçiyor ve sezon başlayınca...  “Kim bunun sorumlusu?” diye sorduğunuzda da “yetkililer” tarafından sosyal medyada fırça yiyorsunuz.  

Olur olmaz futbolculara akıl almaz bedeller ödeniyor, futbolcular ortada yok. “Ne oluyor?” diye sormaya kalktığınızda en hafifinden “bu zor günlerde sevgili başkanımız ve teknik direktörümüzü yıpratmayalım” uyarısı alıyorsunuz. Bu uyarının dozajı sizin tepki ve eleştirinizin mahiyetine göre ihanet suçlamasına kadar gidebiliyor.

Yahu Allah aşkına, sevdiğiniz bir dostunuzu bir yanlışı üzerine ikaz edip, düzeltmesini istemenin neresi yıpratmadır, ne kadarı ihanettir? Trabzonspor geçen sene koca bir sezonu heba etti. Niye? Şikeyle mücadele etti, kupasını istedi. İyi yaptı, hoş yaptı da takım ne oldu? Ligden çekilmedi, “oynuyoruz ama yasal zorunluluktan ve çekilmeyi uygun bulmadığımızdan dolayı. Bu ligi ciddiye almıyoruz” diye bir açıklama ya da ima gelmedi. Kısaca kulübün yönetim kadrosu, süreci kamil manada yönetemedi. Başkası olsa belki daha da kötü yönetirdi, onu bilemeyiz. Fakat başkalarının muhtemel basiretsizliği, mevcut yönetimin başarısızlığını dile getirmemize engel olmamalı. Trabzonspor her sezon başında bozuk zemin yüzünden puanlar kaybediyor, sonra zemin esrarengiz bir şekilde düzeliyor, ligin hararetinden dolayı ilk haftalardaki kayıplar unutuluyor. Şimdi bunu biri dile getirmezse, yönetim de gereğini yapmazsa iyi mi oluyor?

Trabzonspor’un başkan adayı çıkmadan girdiği kongre dönemleri çok gerilerde kaldı. Artık bir daha da gelmez. Kulübü doğru düzgün yönetecek en az birkaç tane liste çıkar şu genç nesilden. Tek değil ama en önemli eksikleri, yurt ve dünyanın muhtelif yerlerinde yaşıyor olmalarından kaynaklanan reorganize halleri. Zamanla kendi aralarındaki iletişim ve koordinasyon geliştikçe olaylara daha fazla hakim olacaklar, Trabzonspor’un yönetim dokusunda daha fazla renklerini göstereceklerdir. 

03.10.2012 Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder