31 Ekim 2012 Çarşamba

Truman fark edinceye kadar…


Eskiden işler ne kolaydı. Türk futbolunun içinde debelendiği kalitesizliğin, yurt dışındaki başarısızlığın en önemli, belki de tek sebebi tesis ve para olmayışıydı. Onlar tamam olaydı, Dünya’nın en yetenekli evlatlarına sahip olan şanlı Türk Milleti ne futbolcular yetiştirecekti, ne futbolcular. Ama işte, ne yapacaktınız… Tesis olmadığı için futbolcu yetişmiyor, para olmadığı için kaliteli yabancı futbolcu Türkiye’ye gelmiyordu.

Bu hikâye bizi çok uzun zaman idare etti. Zamanla önce son derece modern tesisler yapıldı ama Türkiye futbolcu fabrikasına dönmedi. Şimdi para da var ama başarı hak getire. Grafik yükseleceği yerde iyice dibe gidiyor.

Anlaşılıyor ki bu ülkede futbolun derdi tesis ve para yokluğu değilmiş. Zihniyette sıkıntı varmış, onun çözümü de öyle kolay değilmiş. Zaten sağlıklı bir zihniyet olsa problemin tesis ve para eksikliğinde olmadığı da çok önce anlaşılır, ona göre stratejiler geliştirilirdi. Düşünmeyi ve analiz etmeyi sevmeyen, hayatını ezberler üzerinden kurmaya alışmış ya da alıştırılmış bir toplum, meseleyi amiyane tabirle altmışaltıya bağlayıp işin içinden çıkacaktı tabii, her alanda yaptığı gibi.

Bu problemli zihniyet nasıl bir şeydir peki? Televizyonlarda boy gösteren spor (yani futbol) yorumcuları, Anadolu’da yıldızı parlayan bir futbolcu hakkında konuşmanın bir yerinde “Onun artık İstanbul’a transfer zamanı geldi” mealinde bir cümle sarf ediyorlar. İstanbul’a gelmek demek başka bir boyuta geçmek demekti, Osmanlı’da bir sanatçının vs. imparatorluğun bir tarafından gelip “saray”a girmesi gibi bir şeydi bu. Gibisi de fazla aslında, tıpatıp aynısıydı.

Nasıl Osmanlı’da saray ve dışarısı diyebileceğimiz iki farklı dünya var idiyse, günümüzde de aynı düzen devam edip gitmekte. Devletin ismini ve formatını değiştirip, kanun zoruyla toplumu yoğurmak o sözünü ettiğimiz zihniyeti değiştirmeye yetmiyordu, yetmemişti tabii. O zamanlar halktan kopuk da olsa Saray’dan üretkenlik adına bir şeyler çıkıyordu. Hiç değilse günümüze kadar gelen ve değerinden hiçbir şey kaybetmeyen bir Sanat Müziği var. Bugün de birçok alanda üretimin ana merkezi İstanbul, fakat bunca yatırım yapılan futbolda çoraklık bir türlü giderilemiyor.

Bunun sebebi şudur: Anadolu’daki futbolcu, takımının şampiyon filan olamayacağını bilir. Amacı kendini bir şekilde İstanbul’a atıp kurtulmak, olmazsa Anadolu kulüplerinde mevcut şehrin ve Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir gelirle paşalar gibi yaşamaktır. İstanbul’a gelen de dediğimiz gibi artık kendini kurtarmıştır. Anadolu’da kalan meslektaşlarından çok daha yüksek düzeylerde bir gelire ve milli formayı giyme şansına sahip olacaklar, şampiyonluk sevinç ve gururunu (!) yaşamak için de en fazla birkaç sene bekleyeceklerdir. Bu tiyatronun hiçbir yerinde rekabet denen kalite anahtarı yoktur. Tam bir kısır döngü söz konusudur, herkes razı olduktan sonra kırmak da pek kolay değildir.

Bu nereye kadar böyle gider? Tabii ki Truman olup biteni fark edinceye kadar… Ondan sonra oyun bitecek, gerçek hayata geçeceğiz. Çok uzun süreceğini sanmıyorum.

24.10.2012 Taraf 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder