16 Ocak 2013 Çarşamba

Futbolda hakkaniyet olmazsa...


Sanırım 20 küsur yıl önceydi. Trabzon’da bir Fenerbahçe maçı sonrası galibiyeti kutlamak için sahaya giren seyirciler yüzünden bir arbede çıkmış, bir iki gün sonra mahallede sohbet ettiğimiz Fenerli bir arkadaş “bu heriflerin sahasını birkaç maç değil, bütün bir sezon kapatacaksın” diye ünlemişti.

Aradan geçti birkaç hafta, bu sefer Fenerbahçe kendi evinde Boluspor’la oynadı. Bolu’nun teknik direktörü de Şenol Güneş. Koltuklar dahil sahaya atılan yabancı maddelerden teknik direktörün kulübeden kafasını dahi çıkaramadığını gazetelerden okuyunca yine mahallede rast geldiğim aynı arkadaşa maçta ne olup bittiğini sordum. Gözleri parladı, “abi var ya, sahaya yağmur gibi yağ..

Gerisini yazmama lüzum yok. Sahaya atılan yabancı maddelerin miktar ve iriliğiyle taraftarın takımına duyduğu aidiyet arasında pozitif bir ilişki kuruyordu bizim naif ve beyefendi Fenerli arkadaş. Tabii bu durum Fenerbahçe söz konusu olursa geçerliydi, bu yalnız onların hakkıydı. Başka bir takımın taraftarları ancak kendilerini alkışlamakla yükümlüydü, o zaman bile “canım işte, şok yenilginin etkisiyle alkışladılar” diye aşağılayabilirlerdi.

Geçen pazar akşamı 1461 Trabzonspor-Fenerbahçe maçında da yine can sıkıcı görüntüler sahnelendi. Bizim bu tip hadiselere karşı tavrımızı bilen biliyor, anlatmaya ihtiyaç duymuyoruz. Fakat bir de ne görelim, 8 ay kadar önce İstanbul’un bir yerlerini savaş alanına çeviren, polis arabalarını alt üst eden, komisere bıçak çekenleri unutanlar pek bir rahatsız olmuşlar hadiselerden. Kınamalar, teessüfler…

Yerimiz dar, lafı uzatmayalım. İki ayrı lig, iki ayrı ülke kuracak halimiz yok. Yazının başında örnek verdiğimiz arkadaş gibi olanlardan başlamak üzere bütün Fenerbahçeli dostların hakkaniyet dairesine dâhil olmaları gerekmektedir, ülke futbolunun selameti için. Ülke futbolunun selameti diye bir dertleri olmayabilir. O zaman da temcit pilavını tekrar önünüze koymak zorundayız: Bu böyle gitmez, gitmeyecek. Türkiye’de gerçek anlamda bir rekabet ortamı oluşturulmaz ve ülke futbolu dünyayla rekabet eder düzeye gelmezse, hepimiz Barcelona, M. United, Liverpool, Milan vs. taraftarları olacağız. Bizim kuşak değilse bile çocuklarımız ve torunlarımız. İnanın, futbolla ilgili anılarımızı dinlemek bile istemeyecekler. O zaman kahrınızdan ölür müsünüz, ne yaparsınız bilmem. Şu 3-1’lik Macaristan galibiyetinin yıl dönümü kutlamaları bana çok komik geliyordu örneğin.

Dün bu topraklarda işlenen yanlışların günahını biz çekiyoruz, daha da çekeceğiz. Bugün görülmek istenmeyen gerçekler torunlarımızın utancı olmasın.

Ayrıca… Bu ülkede yabancı sermayeyi görünce cıyaklamak para etmiyor. Yarın yabancı takımların irtibat bürolarını, fan kulüplerini görmeye başlayınca da etmeyecek. Hiç kusura bakmayın. 

16.01.2013 Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder