22 Ocak 2013 Salı

Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik…


Trabzonspor taraftarı bir yandan saha sonuçlarına üzülürken bir yandan da temiz futbol eylemlerini sürdürüyor. Bu süreçte Trabzon ve Trabzonspor çıkışlı değerli insanları da doğal olarak yanında görmek istiyor, hiç değilse sözlü olarak destek bekliyor. Fakat o insanlar her zaman taraftar gibi düşünmüyorlar. Geçen hafta Trabzonlu aydın kişi Sunay Akın ile efsane takımın unutulmaz futbolcularından Necati Özçağlayan’ın söz ve demeçleri taraftarın hayli canını sıktı. Sunay Akın, katıldığı bir televizyon programında kendisine sorulan bir soru üzerine kupa için hiçbir Fenerbahçelinin kalbinin kırılmasını istemediği mealinde ifadeler kullandı. Kelime kelime aklımda değil ama anlam olarak böyleydi.

Necati Özçağlayan da ulusal bir gazeteye yaptığı açıklamaların bir yerinde Trabzonspor ile Fenerbahçe’nin arasındaki gerginliğin kendisini rahatsız ettiğini ve artık bir şekilde bitirilmesi gerektiğini söylemiş. Sunay Akın’ın televizyonda yaptığı açıklamaların aksine bu bir yazılı metin; yani farklı şeyler söylenmiş de olabilir, haberi yapan cımbızlama yöntemiyle ince işçilik de çıkarmış olabilir. Bilemeyiz. Bildiğimiz, bu söylemlerin taraftarın ruh ikliminin çok uzağına düştüğüdür.

Necati Özçağlayan’ın beyanatını içeren habere kuşkuyla yaklaşıyoruz, bir üstteki paragrafta ifade ettiğimiz ihtiyat maddelerinden dolayı. Ancak yine de Trabzonspor taraftarının kendisinden beklediği açıklamalar bunlar değildir. Barış güzel şeydir, kaybedeni olmaz ama şartlar yerine gelecek de barış olacak. Baksanıza, Türkiye iç barışa çok yaklaştı ve inşallah artık kavuşacak. Onda da kaç denemeden sonra bu noktaya gelinebildi. Şartlar olgunlaştı çünkü.

Sunay Akın’ı ne yazık ki Trabzonspor taraftarı bugüne kadar fazla ciddiye aldı. Daha doğru bir ifadeyle sanatçı değil bilge gözüyle baktı. Hâlbuki sanatçı dediğin kişiden bilim adamı tutarlılığı beklenmemeli. Sanatçı savrulacak, yalpalayacak, kâh coşacak kâh çökecek, bazen saçmalayacak, bu arada bir şeyler üretecek. Horonun çıkışını Trabzon’un şehir merkezinden denize inen sokakların dik oluşuna, o dik sokaklardan aşağıya inen insanların yürüyüşüne bağlayan da kendisiydi. Ya horonun köy kültürü olduğunu ve Trabzon merkezde yakın zamana kadar hakir görüldüğünü bilmiyordu ya da bildiğini unutarak bir konuda fikir yürütmüş, yürüttüğü fikri de aynen kâğıda dökmüştü.

Bu noktada yine şu “topyekûn birlik-beraberlik” yanılgısına kavuşuyor yolumuz. Bir kesim bir konuda mücadele verirken, o konunun ilgilendirdiği herkesin mücadelenin içinde olmasını bekliyor. Boşuna beklemeyin, tarih böyle bir birlikteliği yazmadı bugüne kadar. “Konuyla ilgili her kesim mücadelenin içinde olmazsa başarı mümkün değildir” diye bir şey de yoktur. Fikir edinmek isteyen, Büyük Taarruz’daki asker sayısıyla aynı tarihlerdeki asker kaçağı sayısını kıyaslayabilir. İlkokul çağlarında zihin dünyamıza kazıldığı gibi Türkün ayranı kabarıp düşmanı kazma kürekle kovalamadı.

Ne oldu peki? Bir zahmet araştırıverin. Bakın bakalım kim ölmüş, kim nutuk söylemiş…

23.01.2013 Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder