6 Haziran 2012 Çarşamba

Kehanet değil akıl yürütme


Birkaç gün önce Fenerbahçe taraftarı genç bir arkadaşın da bulunduğu bir cemiyette sohbet ediyoruz. Umumi manzara, malûm sürecin herkesi artık iyice yorduğu ve bezdirdiği şeklinde. Konuyla ilgili her şeyin söylenip yazılıp tüketildiği bir zaman ve zeminde artık ne yazıp söyleyeceğinizi de şaşırıyorsunuz. Futbolun içinde farklı bir konuya değinmeye kalksanız, soruşturma süreci bağımlısı olmuş beyinler oralı bile olmuyor. Öyle bir yazım yayımlandığında etrafımda bulunan zombi kılıklı insanların boş gözlerle bana baktıkları bir ortamda konuşuyormuşum gibi bir hisse kapılıyorum. Süreçle ilgili yazıp çizsek, zaten gizli saklı bir şey kalmadı dediğimiz gibi. Duyum derseniz herkes alıyor, yorum derseniz herkes yoruyor. Biz de yoruluyoruz.

Bu sürecin ülkeyi ne kadar yorduğu ve hırpaladığı sanırım ileride daha iyi anlaşılacaktır. Anlaşılacaktır demeyelim, o zaman nasılsa kronik hipertansiyonumuzu temin edecek bir başka şeyle uğraşıyor olacağız. O yüzden sonuçları ortaya çıkacak diyelim. İşi gücü, dersi kursu bırakıp da süreci takip edenlerin zaman ve kariyer kayıpları, kiminin ciddi sağlık sorunları olacak...

Hâlbuki süreçte kendini mağdur olmuş hisseden fanilerin, farklı şeyler yapması gerekiyordu. Bir yazar arkadaşımız televizyon programında kendi takım taraftarlarına açıkça dile getirdi bunu. “Bu işlere fazla zaman ve enerji ayırmayın. Gidin sınavlarınızda başarılı olun, kariyer yapın ve ileride takımınıza daha fazla fayda sağlayacak vatandaşlar olun” mealinde bir şeyler söyledi. Ancak taraftarlık dediğiniz şey duygu yoğun bir kavram olduğu ve sosyal kimlikle iç içe geçmiş bir kavram olduğu için birinin başka birine laf anlatması çoğu zaman mümkün olmuyor.

Şahsi inancımızı daha önce ifade ettik. Biz bütün bu olan bitenin soğuk bir kamera şakası olduğunu, soruşturmayı başlatan iradenin usta bir satranç oyuncusu gibi matı görüp atağı başlattığını ve matın kaçınılmazlığını vurgulamıştık. Yani aslında bir yıldır ustanın hamlesi belli ama karşısındaki yenilgiye hazır olmadığı ve ani bir yenilgiyle çok sarsılacağı için usta tahtanın başında oturuyor ve düşünüyormuş gibi yapıyor.

İma ettiğimiz gibi, sürecin uza(tıl)ması ülkenin çarpık sosyo-psikolojik yapısı nedeniyledir. Kararın birden verilip uygulamaya konulması halinde toplumun geçireceği sarsıntının büyük zararlara yol açacağı düşünülmüş, böyle zamana yayılan bir metot uygun görülmüştür.

Nereden mi biliyorum? Bilmiyorum, tahmin ediyorum. 1989’da “Türkiye’de futbol kurgulanıyor!” diye feryat edip deli, 1993’te 33 asker katledildiği zaman “derin devletin işi” deyip hain olmuştuk. Onlar da tahmin ya da sezgiydi. Bu süreçte de herkes bir şeyler söylüyor. Bakarsınız bizimkiler de tutar. Tutmazsa da unutulur gider, kimse bizi palavracı diye suçlamaz nasılsa.

06.06.2012 Taraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder